buyukada hamidiye camii

Büyükada Hamidiye Camii

Prens Adaları’nda yaşayan Rumlar’ın yanında zamanla Müslüman Türkler de yaşamaya başladığından, II. Abdülhamid’in emriyle Evkaf Nezareti tarafından Büyükada’ya bir camii inşa ettirilir. 1310 (1892-1893) yılında Büyükada’nın Maden Mahallesi’ne yapılarak, 1895 yılında adalıların hizmetine açılan Hamidiye Camii, günümüzde halen aktif şekilde kullanılmaktadır. Caminin yapılış aşaması ise sancılı bir döneme tanıklık etmiştir. O senelerde adada yaşayan yerli Hristiyan kesim Hamidiye Camii’nin yapılmasına karşı çıkmış ve engel olmuştur. Daha sonralarda Hamidiye Kruvazörü’nün koruması altında cami tamamlanmıştır. Büyükada’nın merkez camisi olarak kabul edilen yapı, halk arasında Servili ve Büyükada Camii olarak da anılmaktadır. Camii, inşa edildiği senelerde bir mektep olarak tasarlanmış; sonrasında öğrencilerin farklı bir binaya taşınması ve Büyükada’ya yerleşen Müslümanların artmasıyla mescide çevrilerek kullanılmıştır.

Hamidiye Camii’nin Mimarisi

Osmanlı döneminde yenileşme hareketinin etkileri 19. yüzyılda Batı mimarisinin, İstanbul mimarisine baskınlığında da görülmektedir. Hamidiye Cami, Batı’dan esinlenen bir üslup ile yapılmıştır. II. Abdülhamid zamanında “Eski” ve “Yeni”nin iç içe geçtiği fakat Türk sanatının yüzünü yeniden kendisine döndüğü dönemde neo-klasik örneklerin verilmesi Türk mimarisine de ışık tutar. Hamidiye Camii’nde de görülebildiği gibi karma bir sanat anlayışı 1892 ve 1893 yıllarında Türk sanatının geldiği noktayı gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, Hamidiye Camii’nin hem dış hem iç mimarisi önemli miraslarımızdan biridir.

Fiziksel özelliklerine bakıldığında, cami dış cephesinin küfeki taşlarıyla oldukça şık, detaylı ve özenli işlendiği görülmektedir. İlk bakışta klasik cami yapılarından ayrıldığı ve konak görünümünde olduğu farkedilen caminin bazı özellikleri de klasik cami inşasından farklılık göstermektedir. Saçaklarının üzerinde bir korkuluk, sağ tarafında bütünüyle bir kesme taş olan ve böylece yükselen bir minare olması bu durumu açıkca sergilemektedir. Son cemaat yerine mermer kullanılarak yapılmış iki taraflı bir merdiven ile ulaşılmaktadır. Bunun sebebi, caminin yüksek bir bodruma sahip olarak planlamasıdır. İçerdeki son cemaat yerinin üstü, çıtalı ahşap bir tavan ile örtülmektedir. Tavan estetiği, tavan göbeğinin her iki tarafında birer hilal olan sekiz uçlu bir yıldızın kullanılması ile sağlanmıştır. Kadınlar mahfiline son cemaat yerinden merdiven yardımıyla çıkılabilir. Burası, üzeri kurşunla kaplanmış bir tonozla örülmüştür ve sol tarafı sütunla desteklenirken ana mekana bir çıkma halinde uzanır.

Caminin Estetiğini Bozan Çalışmalar

hamidiye camii yeni gorunumu

Dışı ayrı güzellikle içi ayrı güzelliklerle işlenen bir camidir. Çini kemerleri, altın yaldızlarla süslenmiş İhlas Suresi ile tezyin edilen kubbe göbeği, kadınlar mahfilinin bitkisel süslemeleri, zarif ve estetik yapısıyla göz dolduran Hamidiye Camii’nin güzelliğine gölge düşüren işlemler de yapılmıştır. Yapıldığı tarihin ruhunu yansıtan görüntülerden çok, hiçbir estetik yönü olmayan ve yalnızca pragmatist bir anlayışla, işlevselliğin yanında hiçbir güzellik teşkil etmeyen görüntüleri seviyoruz. Maalesef, birçok tarihi yapının başına gelen restorasyon rezaleti, Hamidiye Camii’ni de kurban etti. Caminin dış cephesine, merdiven tarafına yapılan cam yapı, kullanılan malzeme, renk ve estetik olarak hiçbir şekilde uyuşmamaktadır. Hamidiye Camii’nin güzelliğine aykırı duran ucube bir görüntü oluşturmaktadır. Üzücüdür ki, mimari tarihimize doğru sahip çıkmayı henüz öğrenemedik.

İlgili İçerikler!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir