İçindekiler
İstanbul’un Batık Adası Vordonisi
Prens Adaları görünen güzelliklerinin yanı sıra pek bilinmeyen ve gizemli birçok olaya ev sahipliği yapmaktadır. Vordonisi, Sahilden yaklaşık 700 metre açıkta, denizin ortasında kayalık olarak görünen ve iki tepeden oluşan Vordonisi adası, hikayesiyle okuyanları büyülüyor.
Vordonisi Adası Nerede?
Tarihi Bizans yazıtlarına göre İstanbul ve çevresinde yani Marmara Denizi’nde 10 ayrı ada vardır ve bu adaların adları Prens Adalarıdır. Günümüzde ise bilinen 9 ada vardır. 10. ada Marmara Denizi’nin dibine gömülmüş olan İstanbul’un Kayıp Batık Adası Vordonisi Adasıdır. Vordonisi Adası, Küçükyalı- Bostancı sahilinin tam karşısında görülen oraya yaklaşık 700m uzaklıktaki fenerin altında yer almaktadır. Batık Ada Vordonisi dört parçadan oluşmaktadır. Deniz üzerinde görülen kayalıklı alan yaşamın olduğu düşünülen kısım. Marmara Denizi’nin ortasında olmasına rağmen yaklaşık 1000 yıl önce meydana gelen deprem ile sular altında kaldığı düşünülen Vordonisi adası halen gizemini koruyor. Birçok tarihi yazma ve eski İstanbul haritasında Vordonisi adası görülür. Vordonisi adası aynı zamanda başına gelen bu felaket ile beklenen İstanbul depreminin de habercisi niteliğinde.
Kayıp ada Vordonisi’ye Bizans döneminde “Küçük Ada” denmekteydi. Osmanlı döneminde “Manastır Kayalıkları”, günümüzde ise Höreke Taşı veya Dilek Kayalıkları denmektedir. Ada günümüzde kıyıya 700 metre uzak olsa da antik haritalarda sahile uzaklığı 1,5 km’dir.
Batık Ada Vordonisi Adası’nın Tarihi
İstanbul, Doğu Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altındayken yani Bizans Dönemi’nde, 11. Yüzyılda, 1010 tarihinde İstanbul’da yaşanılan en büyük depremlerden biri gerçekleşmiştir. Büyük Bizans depreminin ardından Marmara Denizi yükselerek, şehrin çok büyük bir kısmını sular altına almıştır. Prens Adaları’nın çoğu sular çekildikten sonra geri yüzeye çıkarken, bazı kara parçaları ise tarihin derinliklerine gömülmüştür. Marmara Denizi’nde ki 10 adanın 9’u gerçekleşen bu felaketten kurtulabilirken Vordonisi Adası sular altında kalmıştır. Batık ada, Fener Rum Patrikhanesi’nin MS. 500 tarihli bir İstanbul haritasının yeniden incelemeye alınması sonucunda fark edilmiştir. Batık Ada Vordonisi’yi yeniden ortaya çıkaran kişi ise Büyükadalı Dr. Akilla Millas’tır. Zaman içersinde suların daha da yükselmeden önce ki hallerinde adadaki yapılar belirgin bir şekilde görülebiliyormuş. Şuan ise bu durum biraz güç. Bostancı – Adalar vapuruna binen kişiler, denizin üzerinde görünen kayalıkları rahatlıkla görebilirler.
Batık Ada Vordonisi ile ilgili en eski bilgi 886 yılı Eylül ayına aittir. Bizans kroniklerinde Patrik Photios’un Vordonisi Adası’da bir Ermeni manastırına sürgün edildiği yazmaktadır. Bu sürgün hakkında bir başka kaynak ise 6 Şubat 891 yılına aittir. Sürgün emrinin İmparator VI. Leon tarafından verildiği yazmaktadır.
Ada Gerçekten Depremde mi Battı?
Düzce Üniversitesi’nde Doçent Ahmet Bilir, Atina’da uluslararası bir konferansta bu batık ada hakkında konuştu ve konuşması Atlas Dergisinin 2019 Aralık ayı 321. Sayısında çıktı. Bilir’e göre adanın 1010 yılında depremde battığına dair bir görgü tanığı ve yazılı kaynak yoktur. Yazılı kaynaklara göre, sadece azizlere ait kiliselerin tamamının kubbesinin çöktüğü bilgi yer almaktadır. Hatta John Lodge’nın 1770 yılında çizdiği ve Gentlemans’s Magazine’de yayımlanan haritada bu ada halen ayaktadır ve batmamıştır. Bilir, adanın 1770 yılından sonra zamanla sulara gömüldüğünü ifade etmektedir.
Peki Neden Sadece Vordonosi Adası Battı?
Uzmanlar Vordonisi Adası’nın alüvyon bir tabaka üzerinde yer aldığı için yıkıldığını söylemektedir. Diğer adaların tümü ise granit kayalıklar üzerinde yer alması sebebiyle sağlam kalmıştır. Ada şuanda 0 ile 6 metre derinliğinde su altındadır. Ancak deniz yüzeyinde kalan kısmı ile çok tehlikeli bir bölge konumundadır ve küçük tekneler dahi bu bölgeye gitmemektedir.
Patriklerin Sonu Gelmeyen Rekabeti Ve Sürgünler
Diğer tüm Prens Adaları’nın kaderi gibi Vordonisi Adası da geçmişte sürgün için gönderilen kişilere ev sahipliği yapmıştır. Vordonisi adasının üzerinde ki bilinen en kıymetli yapı manastır idi. Manastırın kurucusu Bilge lakabına sahip bir din adamı olan Photius (Patrik Fotius)’dur. Photius burada kendi halinde yaşayan bir manastır keşişiydi. Ancak kendi halinde bir keşiş olan Photius’un hayatı bir anda değişti. Photius’un erkek kardeşi Sergios’un İmparatoriçe Theodora’nın kız kardeşiyle evlenmesi üzerine, önce saraya geldi, burada kendisine çeşitli görevler verilmişti. Ve nihayet Rum Patriği Ignatios’un görevinden azledilmesi üzerine çok genç sayılabilecek bir yaşta, 38 yaşında Ortodoks Rum Kilisesi Patriği oldu. Ve ardından eski Patrik Ignatios da, şuan bilinen ismi ile Küçükyalı’nun bulunduğu yerdeki bir manastıra sürgüne gönderildi.
Ignatios, Küçükyalı’da Bryas Sarayı’nın kalıntıları üstüne bir manastır yaptırmış, bu manastıra Satyros (Satiros) Manastırı adı verilmiştir. Ignatios’ın Küçükyalı’ya yaptırdığı bu manastırın, Phatios’un Vordonosi Adası’na yaptırdığı manastıra nispet olması için inşaa edildiği düşünülmektedir.
Ignatios bir zaman sonra tekrar Patrik olur ve Photius, Vordonisi adasına yeniden sürgün için gönderilir ve kendi yaptırmış olduğu manastırda 7 yıl sürgün hayatı yaşar. Sürgün yıllarının ardından bazı olaylar gelişmesi ve Ignatios’un ölümü ile yeniden Patrik olmuştur yaklaşık on bir yıl Patriklik yapmasının ardından 867 yılında yeniden görevinden alınarak ömrünün sonuna kadar Vordonisi Adası’nda ki manastırda sürgün hayatı yaşamıştır. Vordonisi bu gibi hikâyeleri içerisinde barındırarak, din âlimlerinin sürgün yeri olarak kullanıldığı bir ada olarak bilinir. Ayrıca bir kanıt bulunamasa da Photius’un mezarının bu batık ada içinde olduğuna inanılmaktadır.
Photios ve Ignazsius ayrı ayrı zamanlarda iki kez patrik oldular. İkisinden biri patrik olduğu zaman diğerinin ayağını kaydırmak için ellerinden geleni yaptı. O dönem içerisinde din adamları arasında yaşanılan bu durum pek hoş karşılanmadı.
Vordonisi Adası’nı Yeniden Keşif
Vordonisi Adası’nın hikayesi de tarihçesi kadar ilgi çekici. Eski bir İstanbul haritasının fotokopisi tesadüf eseri sualtı kameramanı Yılmaz Akyunus ile sualtı arkeoloğu İnkilap Obruk’un eline geçer. Bu eski İstanbul haritasına ilk baktıklarında dikkatlerini Prens adalarının sayısı çeker. Çünkü bilinen Prens Adalarının sayısı 9 değil 10 olarak görünüyordur. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da desteği ile Patrik Photios’un sürgün edildiği manastırın izlerini bulmayı hedeflerler. Bulunan kiremit parçaları ve derin bilimsel araştırmalar sonucunda Vordonisi Adası’nın, Sedef Adası’ndan daha büyük bir ada olduğu düşünülmekte. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da desteği ile Düzce Üniversitesi de çalışmalara katıldı. Sualtı arkeologlarından Büyükadalı Serco Ekşiyan, Volkan Narcı ve Ercan Akpolat da rehberlik yaptı. Sualtı arkeologları Bizans İmparatorluğu döneminde 858 yılında Patrik Photios tarafından yaptırılan manastırın izlerini bulmak için yoğun çaba harcadı.
Düzce Ünivesitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Bilir,
“Çalışmalarımız Patrik Photios’un ömrünün kalan kısmını geçirmek üzere sürgün edildiği söylenen manastırı ve antik dönemin izlerini bulmaya yönelikti. 15 gün boyunca bu izleri araştırdık” şeklinde konuştu.
Bilir, “Ada tahminimizden daha büyük kıyı uzunluğu 5 km’yi buluyor. Yani Prens Adaları içindeki Sedef Adası’yla kıyaslanabilecek büyüklükte. Bulduğumuz kiremit kalıntılarını inceleyeceğiz. Gelecek yıl sığ sismik cihaz ve yan taramalı sonar kullanırsak daha net sonuçlar alacağız. Vordonisi, Türk sualtı arkelojisi açısından oldukça önemli sonuçlar doğurabilir. Bizler haritada “Yıldız Kayalıkları” olarak geçen bölgeyi “Vortonoslar” olarak da adlandırıyoruz” dedi.
Bilir sözlerine şu şekilde devam etti
“Bunların dışında çatı kiremitleri de elde ettik suyun altında. Şuandaki çalışmalarımız yine bu ada üzerinde devam ediyor. Burada bir sabbatım çalışması yapmayı düşünüyoruz yani dibin altındaki mimari yapıları gösterebilecek teknolojik cihazlarla bu çalışmaları gerçekleştirmek istiyoruz.”
Yapılan araştırmalar neticesinde, deniz biyoloğu Mert Gökalp şöyle dedi:
“Bu adada karbon 14 ve diğer bilimsel metotlarla bir araştırma yapılarak kayaçların durumunun incelenmesi lazım ki gerçek tarih ortaya konulabilsin. Dileriz bu dalış, birilerinin ilgisini çeker ve batık adaya gereken önem verilir. Adanın kalıntıları üzerinde kestane, midye ve türevi deniz canlıları olduğu için tam olarak ana manastırı görebilmek mümkün olmuyor. Tarihi yaklaşık bin 200 yıllık olan bu adada, bir manastır olduğu biliniyor.”
İstanbul Depreminin Habercisi Mi?
İTÜ jeoloji bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan, Vordonisi Adası’nın büyük İstanbul depreminin habercisi olabileceği hakkında konuştu,
“Vordonisi Adası’nın bir depremle battığını net biçimde söylemek biraz zor. Deprem kırığının daha önce adaların batısından geçtiğini düşünüyorduk. Oysa Yalova’nın daha doğusundan başlayıp Kartal ve Bostancı kıyısına uzanan bir deprem etkinliği belirledik. Yani faylar şu anda Adalar’ın tümünü hem sağdan hem soldan olmak üzere kıskaç altına almış durumda. Bu kırıklardan birinin izi Vordonisi’nin üzerinden geçiyor. Bu durum da, Vordonisi Adası’nın olası kırılmalarla deniz yüzeyinin altına düştüğünü gösteren işaretlerden biri. Ancak adanın geçmişini bilmiyoruz. 1999 yılında bölgede yaptığım bir tekne gezisi sırasında görmüştüm. O zaman onun kayalık olduğunu sanıyorduk. Ama Adalılar orada kalıntılar olduğunu çok eskiden biliyordu. 1999 Depremi’nde Adalar’da gözlem yaptığım sırada birçok kişiyle görüştüm. Bu kişilerden bir çok görüş elde ettim. Deprem sırasında uyumayanlar Adalar’ın doğu ve batı kırığında, yani Vordonisi kırığında alev topları gördüklerini ve yerin çatırdadığını söylediler. Bunları söyleyenler adalarda oturan jeoloji mühendisleri. Sesleri sorduğumda ‘binlerce kişinin bir arada kükremesini’ andırdığını söylediler. Daha sonra adalar ile Kartal arasında telefon kablolarının iki yerden koptuğunu öğrendim. Bunların kopmuş olması, oraların kırılmış olduğunu gösteriyor. Marmara Denizi oluştuğundan beri Adalar’ın bulunduğu 300 bin defa kırılmış. Deprem, kasabın eti çenttiği gibi, çente çente denizi oluşturmuş. Bu çentiklerden yüzeyde kalanlara biz adalar diyoruz. Bu çentilme hâlâ sürüyor. Vordonisi bunun kalıntılarından biri. Marmara’nın son büyük Depremi olan 1984 depreminde kırık, Heybeliada’nın ortasından, bugünkü Ruhban Okulu’nun önünden gidiyor. Bu bölgede bir kırık olduğu kesin. Türkiye’ye gelen Fransız deprem gemisi bu bölgede çalışmadı. Çünkü bu bölgeyi depremsiz olarak biliyorlardı. Kırık dediğimiz şeyi genelde tek çizgi olarak biliriz, hâlbuki kırık 5-10 kilometre çapında, sağlı-sollu bir kuşak halindedir. Vordonisi böyle bir kuşağa denk geldiği için batmıştı. Heybeliada’daki bu ikincil kırığın yeni bir depremde yeniden kırılmaması için hiçbir neden yoktur. Şimdi Adalar su altında kalacak diyorum diye kızılca kıyamet kopmasın. Ama süreç içinde yer yapısının değişimi içinde Adalar da mutlaka değişime uğrayacaktır.”